Ergenlik Çağı -2
ERGENLİK ÇAĞI
Diğer adıyla adolesan (adoltstençe) dönemdir, 14-18 yaşları arasında seyrettiği söylenebilir. Karakteristik özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: Çocuğun sosyal çevreye intibaksızlıktan doğan buhranları vardır Bu kendi iç benliğine de intibaksızlığı şeklinde tezahür eder. Tek kelimeyle söylemek lazım gelirse, çocuğun orientasyonu (çocuğun kendisi ve etrafı hakkında bilgi sahibi olabilmesi) yeterli değildir. Uyum güçlükleri had safhadadır. Yeni bir kişilik elde etmek için önce kaaannatş OkFLığU herjeyJ~ i}gis~iııi keşnıeye, karşı büyük bir ihtiyaç duyar Bu şuna btnz~er,iYeeı bir 4Aıw~ *k <çiw d yı~yı tane‘vi; jtL Tabii bu insan inşasmda mümkün 4e<lİdlIr. 0y!e ise b~uhy~çı Raçjnılmaz çlacaktır. Ama iyi yönlendirllirse bu zamamş ~kAşj ı~pşrn4 yçrfl ~ 9tUVüCak ve erjen çocuk şütadığı lıv~zuru bülıçğnı bitince btı*acaktır.
Bir taraftan sevınelc ihtl$tacıııdadw, bIr taraftaıı çeklngendir, içe kapannıak ihtiyacı duyar. Gençlik romantiztninln verdiği hal diye de kolay anlaşılması için bir açıldarı’ıa ğetlrebtltrlz. i’iato?kj* bir seş4dü de bit dtvrelevde gür’ e~ baş~ac YıldızJarın üzerinde çoI~ romgııtik bir sevgi tahayyülüı sötkomısu~dıir. Oysa ~etçekWbu 14$ir güzel değildJt. onların kIzIl yaZıları YatdıL ÇQçUğa göre, bu sebepten özellikle Iyi bir fizik yapısi olmayan çocuklar, daha büyük bir tehhke içti ‘ – ılE içe kapalı olup olmama yolunda. Fiemtn belirtmek ge.r’ekirki, erkek ç~ç4ja bıyıkl4rıfr terIe~eye başlaması, burııunbüyürnest se~W kahufrşınası,1 ~ççe ilı3iI~ınları da ayrı birer sarsıntı yapacakt~r, iıitibakhzlıklantı oluşı~ıasısı körüideyec.ktlr. Lzü da- bu-mini ğibi bller veja buna benzer durumlar görülecektir. Hafif hafif göğüsler belirginleşmeye başlayacaktır, ay halleri başla-
mış ve başlamak üzeredir. Onda da bir yüz değişikliği kendisini gösterebilir. Burun irileşir, boy uzar. Kızlarda boy bu dönemde süratle uzar. Erkeklerde ise bu uzama daha tedrici olur. Bu nedenle erkek arkadaşının boyunu geçen ergen kız görmek doğaldır. Kadının ~lnse~l ve bedensel olgunlaşması, erkek çocuğuna göre 2-3 yıl kadar daha erkendir. Ergen insanlar bu sıkıcı seneler içinde kendi içinde şiddetli bir uyma ih~tiyacı ve gayreti gösterir. Çocuğun bu gayreti gösterdiği ebeveyn tarafından bilinmeli ve onun gayretlerini köstekleyici davranışlardan sakınmalıdır, çünkü çocuk zaten bunalım içersindedir. Ergin çocuk bu istikrarsızlığın da farkındadır. Ebeveynin bunu hatırlatıp dur~mas~ ~iğru 4tğtldiT.
Bu çağın ini değişiklikler çağı olduğu iyi bilinmeli ve değerlendiriLnıelidir. Aile istemese bile çocuk bu ini değişiklikler nedeniyle ~ık sık tutum ve davranışını yeniden gözden geçirecektir. Sabırlı olmak lazımdır (5 kural hatırlanmalıdır, sevgi, tolerans, otorite, sabır, inanma). Zihin gücünün gelişmesi 12-17 yaşları arasında belirgindir. Zihin yaşı ortalama olarak 14 yaşına doğru sabit bir hal alır, 18 yaşa kadar da eksersizlerle olgunlaştınlır. Kanunun reşit olma yaşını 18 olarak saptaması da buraya dayanmaktadır. Bu temel üzerine çocuk felsefi kavramlara yöneiebiilr. Bu hali esasen 3. bunalım dönemi içersinde kısaca ele almıştık. 0 bilgiler burada hatırlanmalıdır. Felsefi kavramları anlama ve onlara tecessüs 25 yaşına doğru tamamen gelişmiş ohır. 14 yaşına doğru, yani ergenlik çağına girdiğinde, ergin çocuk kendi kendini inceleyebilecek hale de gelmiş olur. Ama tecrübeleri yeterli olmadığı için gelişmesi yeterli değildir. Kendini incelemesi onu biran önce bunalımdan çıkarmak için gereklidir. Ergin çocukta ferıe, edebiyata, icatlara vd belli bir zevk olduğunu da belirtmek lizımdır. Ondaki bu haller araştırılmalı (psikososyal skalalar bu işler için yaygındır> sezilmelidir. Her insan bir kıymettir mühim olan onu keşfetmektir. Çok güçlü kişiler başkalarının yardımı olmadan da başarırlar. Amaç orta ve zayıf-
3 ve 7 yaş bunalım dönemlerinde karşımıza çıkan tecessüs burada da tekrar karşımıza çıkar. Tahayyül de 10-12 yaşlarında azaldıktan sonra bu dönemde tekrar meydana gelir. Esasen tahayyül her buhran döneminin bir özelliğidir. Okuma ve deneysel araştırma zevkini doğurur. Faydasız bir özellik yoktur. Her
zararlı gibi görünen özellik ileride faydalı bir hal alacaktır. Bunu unutnıamak laz,ımdır. Daha olmamış bir ayvayı yemek ne kadar güç ve imkansız bir olaydır. Halbuki olduğunda ne kadar sulu güzel bir meyvedir. Çocuğun ergin h~le gelmesini de buna benzetebiliriz. Yetişme zamanında çocuğun ayva misali boğaz alması, anne-babayı üınitsizliğe ka~ptırmanıalıdır. Eğer bir de yetkili uznıanlar neza1retinde yönlendirme sağlıyabiliyorlarsa, sabır ve sevgi ile gelişmeleri, haklı olarak iyi bir şekilde beklemelidirler. Bu çağda ergin çocuk fikir mübadelesinden, fikri tartışrnalardan zevk alır, okullarda m-ünazaraiarın yapılması çok uygun olur. Henüz iradesi tam gelişmediğinden çocuk yani düşüncelerle temas etmekle iç dünyasında sarhoşa döner. Yeni ve şiddetli duygularının saldırısı oranında bu sarhoşluk artar. Yaşamak, ideal mefhumu, din duygusu, sevme güdüsü zihninde fırtınalar yaratır. Bu dönemde iyi bir grup çalışması (social group work) çok faydalı olur, insükntel eğitim (fırsat kolla yarak eğitim) sağlanabilmelidir. Bu hal çocuğun ailesi ilgili ve bilgili olmadığı taktirde ve nisbette yeni arılaşmazlıklara ve çatışmalara sebep olur. Ergin çocuk kendi fikirlerinde aile de kendi fikirlerinde ısrar ettikce bu bunalım dönemi çocuk ve aile için çekilrnez bir hal alabilir. Aileye hizmet gereklidir, sadece aileyi ten-kit etmekle iş hallolmamaktadır. Çocuk anne ve babasını fikri yönlerden küçümser. Çoğu zaman onları geri kafalı olarak görme eğilirndedlr. Aile bunu bilerek dikkatli olmalıdır. Çocuk onlardan üstün olduğunu hisseder. Bu aileye saygısının ister istemez azalmasına vesile teşkil eder. Artık aile esasen bu çağda çocuğundan onun ilk bunalım, hatta ikinci bunalım dönemindeki anne-baba bağını şimdi bulamıyacağını bilerek, kendisini buna hazırlamalıdır. Çocuklar babaları hakkında ne düşünürler, yazın~ıız burada hatırlanmalıdır
Aslında belki bu devreyi bu kadar fırtınalı yapan en önemli faktörlerin başında beden gelişimi gelir. Çocukta meydana gelen bedensel gelişim nöro-hormonal gelişme de önemli katkılar sağlar. Artık kız da erkek de bu dönemde evlenseler çocukları olabilecek cinsel erginliğe ulaşmışlardır. Bu büyük bir nöro-hormoııal değişikliktir vücütları için. Bu bedensel gelişmenin psikososyal sahaya da etkisi olarak yorumlanabilir. Zaten hiçbir zaman bedensel iyilik haliyle psikososyal iyilik hallerini birbirinden kesinkes ayırmak mümkün değildir, birbirlerini tamamlayan portakalın dilimleri gibldirler. Birbirine etkileri çoktur. Bu
ergenlik çağında (özellikle 14-15 yaşlarında) kemiklerde önemli uzamalar gözlenebilir. Buna bağlı olarak ilgili bölümlerde de belirttiğimiz gibi boy uzamaktadır. Dengeli beslenebilmesi, bu somatik gelişmeleri de karşılayabilmesi için vücudu için gerekli günlük enerji ihtiyacı karşılanabilmelidir. Çocuğun bu çağda yorgun düşmesini gerektiren lüzumsuz uğraşlar kaldırılmalıdır. Örneğin çocuklar okullarına hergün ağır çantalarla giderler. Ne yazık ki bu ilkokul çocuklarında hatta daha sık görünmektedir. Ne kadar kitapları defterleri varsa hemen hemen çantasından eksik edilmemeye çalışılır. Buna öğretmenlerin de özen göstermesinde yarar vardır. 0 günün dersi ve ödevi ne ise sadece onu çantasına alması çocuk için sağlanabilmelidir. Çoğu çocuk nedendir bilinmez pek ağır çantalarla okula -adeta yıkıla yıkılagiderler. Omuz düşüklüklerinin de kendilerinde görülmesi muhtexııeldir. Bu tür lüzumsuz yorgunlukların da önüne geçilmeye çalı ş4iması yararlı olacaktır.
Böylece çok kısa hatlarıyla ergenlik çağı dönemi hakkında da anne ve babaiara bu bilgileri sunduktan sonra son olarak şunları söylemek Isteriz:
Unutulmamalıdır ki, çocuk bu büyük buhran döneminde kendi cinsel psikolojisinin özelliklerine adaptasyon sancıları çekmektedir. Bu doğaldır. Her birey bu sancıiarı çekmiştir. Bunlar hatırlanarak çocuklara karşı anlayışlı olmak lazımdır. Sevgi, tolerans, otorite, sabır ve inanrna kuraLlarını ve burada sayılan diğer hususları istikrarlı bir şekilde ona sağlayabilmek lüzumludur. Herkes birbirine borçlu kalabilir. Büyükler bu borcu gerektiğinde affedebilir. Fakat asla çocuklara borçlu kalınmamalıdır. Psikososyal yönlerden gereksinimieri karşılanmalı, anlaşılabilmeli bu yönde aile ve sosyal çevreden yeterli destek ve yardım görebilmelidirler. Bugün, yarın veya ileride doğuracağı asosyal davranışlar ve sorunlar ile bunların acılarını, başta anne baba olmak üzere sosyal çevre ve toplumdan çıkaracaktır. Çocuk son kuruşuna göre (eğer bunu bir borçlanma gibi düşünecek olursak) büyüklerden (çevreden) tahsil edecektir. Çocuğa karşı bu yönlerden borçlu kalınnıamaya azami dikkat sarfedilmelidir. Bir de vicdani sorumluluklar taşındığı (büyükler) çocuğa vasilik yapanlar tarafından düşünülerek, ileride onun uyumsuzluklarının doğuracağı sonuçlar karşısında bireyin (çocuğu yönetenlerin) ‘böyle olmada benim de günahlarım veya ihmallerim olmuştur’ demeleri ızdıraplı olmaktadır. Ne yazık ki, bu iş-
ler de dönüş de olamamaktadır. Yani çocuğu sözgelimi on yıl gerisine döndürüp yeterli anne ve babalık görevlerini yapmak mümkün değildir. Ancak mevcut durumda yapılabileceklerle yetinmek zorunluluğu ile baş başa kalınacaktır. Oysa zamanında tedbir alınması çok daha kolay ve hem de daha yararlı olacaktır. Herşeyin zamanında güzel olduğu hatırlanmalıdır.
Eğitimci çocuğu, çoçuk dünyayı keşfedecektir. Bu dönemde bundan başka çocuğa vasilik edenler özenle ona ideal duygusunu aşılayabilmtlidirler. Aşk ve şevk ile hayat yolunda ilerlemelerinin yolu buradan geçmektedir. Yine bu çağda Çocuğun zihninde dinsel sorunların da bulunduğu daima hatırlanmalıdır. Ahlak, moral ve Çocuğun bağlı bulunduğu din ile ilgili olarak türlü çıkmazlarında en doğru ve gerçekci yardımlar ona sağlanabilmelidir. Niçin yaşıyoruz, yaşayıpda ne olacak, nereden geldik, nereye gidiyoruz, okuyanları görüyoruz çoğu ev kirasını bile veremiyor, okuyupta ne olacak gibi türlü sorular ve kendine göre çıkwıa-zlar bu Çağda ergeni rahatsız eder. İstikrarlı bir çalışma planı yapabilınesini engeller, çok iyi bir rehberlik hizmetinin sağlanması o devletin de ciddi bir psikososyal sorununu oluşturur. Batı ülkelerinde okul kadrolarında bu dal uzmanlarının da resmen görevli bulunduğu hatırlanmalıdır, A.B.D. de okul sosyal çalışmasının doğuşu (school’s social work) için kItabımızın ilgili bölümüne bakılabilir, ülkemizde henüz elemanların bu alanda verim vermeye başlamalarının pek başlangıç halinde olduğu da hatırlanarak bu gelişim modern bir şekilde hızlaışdırıimılıdır.
Her aile çocuğun pslkososyal konularda normal gelişim sağlayabilmesi için tedbirler alması yanında (koruyucu tıp tedbirleri) bir rahatsızlık halinde de nerelere ve kimlere gidebileceği de (tedavi edici tıp) önceden bilebilmeli, bu konuda tedbirli, bilgi olmahdır. Çocuklardan muhtaç oldukları itina esirgenmemelidir. Çocuk hiçbir zaman sürü içinde kaybolmuş -burada sürüden kasıt, onun binlerce çocuk içersinde belirlenmesi anlamındadır- isimsiz bir fert olmamalıdır. Her insan bir kıymettir mühim olan onu keşfetmektedir prensibi değerlendirilmelidir.
ERGENLİK ÇAGINDAKİ GENÇLERE HISSETTİRMEDEN YAPILACAK YÖNtENDtRMELERE DAİR AÇIKLAMALAR
Ergenlik çağı ve tümüyle 3. kapri~ler döneminde (10.5-22
168
hatta 25 yaşlar arası) gençlerle yavaş yavaş başbaşa kalındığında veya rehberlik saatlerinde okullarda vd zamanlarda onlarla aşağıdaki konu ve konular. etrafında yakınlık tesis etmeye çalışmak çok faydalar sağlayabilir.
Hayat nedir, yaşamanın amacı nedir? Hayatın amacı daha mutlu yaşamak ve daha mutlu yaşatmak olduğuna göre acaba neler yapmalıyız ki bu dünyadaki görevimizi başarılı bir şekilde sürdürebilelim? Daha sağlıklı ve mutlu yaşayabilmek nasıl mümkün olabilir? Bu konuda bireye -bizzat onun kendisine-düşen görev ve sorumluluklar nelerdir? İnsan sağlığını oluşturan öğeler nelerdir? Fiziksel, mental (ruhsal, moral, ahlak) ve sosyal iyilik hali nedir? İnsan ile hayvanı, nebatı birbirinden ayıran özellikler, insan ilişkileri (beşeri münasebetler), büyük kent yaşamı, okula gidip gelrnenin doğurduğu yorgunluklar, kötü alişkanlıklar (sigara vd gibi) suçluluk ve suçluiwğa y~nelim, zeka, psikomotor güçler (insanın akıl ve ruh sağlığına oluşturan melekeler), bunlarla ilgili hastalıklar ve bunların bedensel iyilik halleri ile münasebetleri, tek öğretmenden çok öğretnıenhi Öğrenime geçiş, sosyal uyumsuzluk, örf adetler, beşeri heveslerin (zevklerin, görüşlerin) değişikliği, insanlarda anlaşılamamanın doğurduğu sıkıntılar vd. nedir? gibi konular çocuk ile tartışılabilmelidir. Özellikle okullarda rehberlik saatlerinde,, -bu saatler resmen de ortaöğretimde bulunmaktadır- işienmeiidir. Lise ikinçi sınıfta okutulan psikoloji dersinde de bu tip konular fırsat düştükce öğrencilerle örneklerle -ders saati dışında mümkünse birkaç seminer halinde de- ele alınarak nisbeten derinlemesine bir yaklaşım sağlanabilmelldir. Öğretmenlere resmi görevlerinin dışında da birtakım bu yönde yönlendirici hizmetler düşmektedir. İşte bu nedenlerle öğretmenlik meslek branşı idealist kimselerden oluşur. Öğretmen kendi yanıp tükenirken başkalarını aydınlatan bir muma benzer. Tabii bilhassa anne ve baba, aile bireylert de aynı konularda doğru bilgileri çocuğa aktarabilmeli, onun bu gibi konularda ki tecessüslerini yeri geldiğince tatmin edebilnıelidirler. Eğer çocuğun ansiklopedi vs okuma alışkanhğı Iyi geliştirilmiş ise, böyle bir çalışma nisbeten hafiflik kazanır.
Hayatta başarılı olmuş Türk ve Dünya ünltüleri yeri geldiğince örnek olarak gösterilmeli, onların hayat öyküieri üzerinde durulmalıdır. Hayatın sadece kendileri için değil, herkes için zor olduğu, herkesin uykuyu, istirahati, iyi ve güzel şeyleri
sevdiğini, ancak daha iyi ve güzellerini elde edebilmek için bir süre onlardan uzak da kalarak çalışabilmenirı tek çıkar yoi olduğu esprisi vurgulanmalıdır. Edison’un, Mozart’ın, Chopin’in ne kadar fakir ve imkansızlıklar içersinde yetiştiklerini ve eser verdiklerini yeri geldiğince anlatnıalıdır. Ünlü kompozitör Frans Liszt’i babası zorla küçük yaşındayken piano çalşıtırırdı, ünlü pianistin hayat öyküsünü anlatan kitaplar bunları yazar. Liszt babasının onu zorlayarak çahştırn-ıası sonunda müzik hayatına girmiştir. Sonunda büyük bir dahi olduğunu göstermiştir. Ama babasının bu baskısı olmasaydı yahut ta babası onu bu yola yönlendirmeseydi bugün kesinlikle dünya böyle bir müzik dehasını tanımayacaktı, Liszt’te başka işlerle ve hayat gailesiyle hayatını tüketip gidecekti. Tabii o yıllarda çocukların psikososyal özellikleri ve başarılı bir uyumun esasları konusu da bilimsel olarak bilinmemekteydi. Psikososyal bilimler 19. yüzyılın son yarısı ile 2Onci yüzyılın başlarında önem ve hız kazanmaya başlamıştır. Sonuç şudur. Ünlü müzik adamı Frans Lizst’de Öğrenmek için ilk zamanlar acı çekmiştir. Babası onu ısrarla ve emekle yönlen~dirmiştir.
Ailesinden uzak olan (anne-babası olmayan yahut yatılı) Öğrenciler de mevcut durumlarına uyum gösterebilrneleri için yardırn edilmelidir.
Dersleı-de başarısızlık nedenleri arasında öğrencinin ders çalışma yöntemini bilmemesi de önemli bir sorun oluşturur. Pekçok ö-ğrencil~er vardır ki, çok çalışmalarına rağmen az verım alırlar. Böyle durumlarda hemen psikomotor güçler özellikle bir zeka geriliği damgası vurulmamalıdır. Örneğin not çıkararak çalışmak, dersi mutlaka derste öğrenmeye azanıi gayret göstermek, derste anlayamadığı, kafasına takılan noktayı sorabilme cesareti kazanabilmesi planlı çalışabilmeyi alışkanlık haline getirmek, günlük, haftalık ders çalışma planları yapabilmek ve bunlara uyabilrrıek, dinlenme zamanlarına da yine planlı olarak uyabilmek, çok çalış, iyi dinlen, mutlu ol sloganını benimsetebilmek, dersleri yığmaıı’ıak gerektiğini bilmek, bir günlük dersi halledemezken, bunların günlerce birikmesi halinde bunun altından kalkabilmenin çok zorl’aşacağı gerçeğini öğrencinin samimi olarak bilebilmesi ve buna iman edebilmesi çocuğa kazandırılabilmelidir. Böylece onun veriminin çok daha iyi değerlendirilebilmesi mümkündür. Bunu bilinçsiz ziraat ile fenni zi
raata benzetebiliriz. Elbette bilinçsiz ziraata göre fenni ziraatle tarlanın verimini artırmak mümkündür. Çocuğun ders çalışma yöntemi bulabilm~sinde büyüklerin onları kendi kaderleriyle başbaşa bırakmamaları doğru olur. Kimi çocuklar bunda başarılı olabilirler, fakat yandan çok çocuğun bu alanda yardıma ihtiyacı vardır. Daha iyi gelişebilmesi için sosyal çalışma yöntemleriyle yönlendirilmesi mühimdir.
A.B.D.’den Dale Garnegie, esenlerinde günlük üzüntü ve kedenlenle mücadele etmek için yol göstermiştir. Garnegie’ye göre, hayat günlük kompartrnanlara bölünmelidir. Her gün ayrı bir tren kompartımandır. Biri ile diğeri ayrılmalıdır. Bugünün üzüntüsü yetenlidir. Gelecek için şimdiden üzülmek yersizdir. Eğer biz bugünürrıüzü planlı ve iyi değerlendirebilirsek esasen yarınımızı da garanti altına alabiliriz. Bu bizce de uygundur. Çocuğa bunun kazandırılması uygun olur. Yine Garnegie’nin yöntemine göre, üzüntüler bir kağıda yazılacaktır, altına bu üzüntülerden kurtulma planı da eklenecektir. Artık o plana göre çalışılacak üzülünüp durulmayacaktır. Bu da pek geçerli ve de uygulanması basit kaideierdendir. Çoğu zaman görülecektir ki, yazacak -yani incir çekirdeğini dolduracak- üzüntü bile bulunmayacaktır. 0 taktirde de kişi anlamsız kuruntular içersinde olduğuna kanaat getirerek, bunları terk edebiiecektir. Bir söz vardır, en büyük üzüntülerimiz küçük dertlerdir, zira onlar insanı ne güldürürler ve ne de ağlatırlar, doğrudur. Bu yöntem ile bundan da kurtulmak olasıdır.
Günlük sıkıntılardan kurtuiabilmek, bireyin kendi kendine tahlil edebilmek, boş zamanlarını yapıcı bir şekilde değerlendirebilmek, yazı kabiliyetini geliştirebilmek, çeşitli düşüncelerini daha olgunlaştırabilmek ve de dinlenebilmek için bir yol da bireyin hatıralarını günlük olarak yazmasıdır. Sözgelimi bunun iÇin hergün 20 dakika ile yarım saat zaman ayrılması yukarıda sayılan kazançiları Çocuğa (gence) kazandırabilecektir. Bu da bir yöntem olarak de~erlendiri1ebilmelidir. Çok ünlü kimsenin hatıratlarının olması da buradan kaynaklanmaktadır.
Tabii boş zaman faaliyetleri ve bunun yönlendirilmesi büyük bir konudur. Çocuğun yönlendinilmesinde bu mesele daha etraflı görüşülmelidir. Boş zaman faaliyetleri (recreation prognam) örneğin bir müzik aletiyle meşgul olmak, onu çalmayı Öğrenmek, sadece o an için değil, gelecek için de türlü yararlar
sağlayacaktır. Özellikle günümüzde bireyin kendisini rneş~gul edebilecek türlü uğraşiara sahip olması daha büyük önem kazaıımıştır. İş hayatı ve bilhassa emeklilik hayatında bireyin bu yıllarda kazandığı veya geliştirdiği iyi bir boş zaman uğraşısı onun yardımına koşacaktır. Nice gençler vardır ki, boş zamanlarını zararlı işler peşinde geçirirler, havasız, sigara dumanları ile adeta nefes alınamaz hale gelmiş kahvelerde kağıt oyunları vs oynanlar. İşte bu durumlarda da başta anne-baba ve sonra çocuğun tüm sosyal çevre bireyleni ona yönlendirme teknikleri yardımıyla (yani onu zorlamadan, usulüne uygun olarak) yardım edebilmelidirler. Hatınlanacağı gibi yönlendirıne teknikleri bir uzmanlık alanıdır ve bu işin uzmanları ‘Sosyal Uzmarı’lardır, bu alanda en salahiyetli kişi onlardır.
Şimdi de adolesans dönemi ÇocuğUn ve tümüyle 3. bunalım çağındaki gencin yönlendirilmesiyle ilgili olarak bazı ünlü sözler hatı~rlatıiacaktır.
BilgisizIiği yenerek başarıya ulaşmanın en kestirme yolu, bilgisizliği yenen büyük adamlarının ibretli hayat rnücadelelerini anlatan kitapları okumak ve uyguiamaktır (Bertrand Russel).
Anisto ~insan konuşan hayvandı? der. Abdüllıakhamit Tarhan’da ilim irfan tahsil etmemiş kimsenin sadece şeklen insan olacağını anlatır ve NE>, beşer çevrell hayvan heyhat, 11m-ü Irfan t4edfr ~4d Mytt” der.
Bunun gibi bilgi zevkleri geliştinir, tabiatı öğretir, hayatın bilinmeyen mutluluklanının kapılarını açar. Örneğin senfonik müZİği tahsil etmemiş, bu konuda kendisini yetiştirmemiş bir birey dünyanın bir nimetinden bize göre kendisini mahrum etmiş demektir, tabii burada tahsilden kastımız, böyle bir zevki alamamış anlamındadır, illa ki müzisyen olmak gibi bir anlam haliyle sözkonusu değildir ve bu sadece bir misaldir. Bilim ve bilgiler sayesinde birey mutlu olmayı ve mutluiuğa giden yolları daha iyi görebilir. Artık günümüzde bir fakülte bitirmek bile az bulunur hale gelmiştir. Bir hatta iki Iisan bilmenin de normal sayılabilecek bir Çağ yaşamaktayız. Bütün bunlar çalışkan olmayı huy haline getirebilmekle kaim olacaktır. Öğrenmenin en yüksek olduğu devreler öğrencilik yıllarıdır, bu çağdan sonra yeniden birşeyler öğreı~ıebilmek hem fikri yönden ve hem de sosyal yönlerden giderek daha da zonlaşacaktır. Bu hale öğrenci ikna edilebilmelidir.
17
Öğretmen bir bakıma pusula gibidir. Doğru yolu gösteren deniz feneri gibidir. Ancak denizi yüzecek olan öğrencidir. 0 kadar yolu kulaçları ile aşmak zorunda olan bizzat gençtir. Bir kimsenin bir başkası yerine para ödemesi mümkündür fakat, bir kimsenin bir başkası yerine bilgi öğrenivermesi, sosyal kudret kazanması mümkün değildir. Bunu bizzat birey kendisi yapacaktır. Bunun için son kurtuluş buhranı da bu dönem olmaktadır. Her öğrenci bu gerçekler usulüne uygun olarak kendisine aktarıldığı taktirde, altında bizzat kendi mutluluğu ve sağlığı bulunduğu cihetle bunlara kani olması olasıdır. Yeter ki, ebeveyn bu sabrı ve ilgili yöntemleri uygulayabilsin.
Hayatı iyi öğrenemiyen hergün başına gelen sosyal olayları iyi yorumlayamaz, bu nedenle bu kişiler ruh hastalıklarına yakalanmaya çok daha müsait olurlar. Sözgelimi, kıskançlık ve çekememezlikle karşılaşan birey, bunun sadece kendi başına geldiğini zannederse, bundan çok örselenir. Oysa bu tür sosyal olaylar hemen hemen istisnasız herkes için geçerlidir. Oysa ruh hastalıklarında birey bu tip bir olayı sadece kendisinin şansızlığı nedeniyle sanki dünyada bir tek onun başına gelmiş gibi olayı görür. Tabii bu yanlıştır. Dolayısıyla ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler bu olay. Bunun gibi bilgili olmak bireyi türlü mediko-psikososyal hastalıklardan da koruyacaktır. Bunların yanında gencin şahsi teşebbüs kabiliyetinin geliştirilmesi yolunda da kendisine hizmet etmek lazımdır. Okul rehberlik hizmetlerinin amaçlarından birisi de budur,
Bir insanın tahsili ne olursa olsun onu başarıya götürecek olan en önemli faktör kişinin şahsi kabiliyeti ve teşebbüs gücüdür, Tarih ve sosyal hayat bunun örnekleriyle doludur.
Başarının yolu bireyin kendine güveniyle başlar. “Başarı başaracağım diyenindir” (Atatürk). Bunun için gence zararlı etkiler yapabilecek onu yanlış yönde yönlendirebilecek zararlı etkenlerle toplum olarak mücadele etmek gerekecektir. Zararlı neşriyat, film, TV yayınlarından da gelebilir bunlar. Birbaşka deyişle kitle iletişim araçlarından çocuk rehberliği yolunda iyi yararlanmak bu konudaki çabaların hedefe ulaşmasında mühim etken olduğu da hatırdan çıkarılmamalıdır. Sadece bir ailenin kendi çocuğuna rehberlik hizmetleri sunmakla mesele her yönüyle hallolmamaktadır. Mümkünse toplum olarak da bu yolda hizmetler üretrnek etkinliği artıracaktır.
1 7~i
Bu çağda gençlere bir memleketin kalkınmasında o memleketin nüfusuna oranla bilim adamı sayısının yeterince olması lüzumu anlatılmalıdır. Ülkeye hizmet etme zevki geliştirilmesi ve bilimi sevrrtenin ülke sevmek konusunda da büyük bir katkı olacağı ÇOCUğU yönlendireı’ıler tarafından çocuğa usuliine uygun olarak aktarıla~bilmelidir. Tabii ülkeye hizmet sadece bilim tahsiliyle olmayacaktır. Hertürlü hizmetin ülke kalkınmasında -iyi ve değerli- olmak şartıyla, yararlı olacağı da muhakkaktır. Burada konuıııuz başarısız çocukları derslerinde başarılı yapma hususu görüşüldüğü cihetle, okulda türlü bilimler öğretildiğinden bu konu üzerinde du2rulmaktadır. Pekala bir belediye temizlik işçisinin de ülke kalkınmasında yardımları asla küçümsenemez. Burada konumuz ders çalışmayan öğrencileri, bu görevlerirıi daha iyi yap~abilıuelert için onlara yardım yollarıdır.
Sıkıntı çekmeden, çalışmadan başarı olamayacağı gerçeği gence uyguh şekillerle yöniendtrme teknikleri, sosyal çalışma prensipleri ile anlatılmalıdır. Basit bir örnek, yemek yemek için önce o yemeğin hazırlanması lazıırıdır. Manav, bakkal, kasap ziyaret edilecek, ateş yakılacak, yemek hazırlanacak, tabak yıkarıacak,~ masa, sandalye oturmtk için hazırlanacak vs. Herşey bunun gibidir. Hazırlık, çalışma safhalarını içerir. Çalışmadan elde edilebilecek başarılar olsa bile, bunların sürekli olamıyacağı gösterilebilmelidir. Hayattan canlı örnekler sunulabilmelidir. Hayatta zorluklar olmasaydı, başarı da oLmazdı, zorluklar insanın kuvvetini terbiye eder ve onları gelecekteki başarıiara hazırlar. Çalışmanın sonunda elde edilen zevk ve saadetin büyük Olduğu unutulmamalıdır. Tembel, mesuliyetlerini yerine getirmeyen kişi, bu durumunu çoğunlukla bilir ve bundan için için ızdıra~p duyar Ancak ÇOğU kimse de bunu başkalarının yardımı olmaksızın çözümieyemez. Sosyal hizmet ve sosyal çalışma bilim ve san’atı buradan doğmuştur.. İşte okul sosyal hizmeti denilen uğraş alanı ki, buna yurdumuzda okul rehberliği denilmektedir, kısaca bu gereksinimden ortaya çıkmıştır. Öğrenctye, dertsiz, üzüntüsüz birey olamayacağı, ancak zekası geri olanların (geri zekalıların) üzüntü duymadıkları söyienmeiidir. Aklı eren herkesin çeşitli olaylar karşısında üzülebileceği, sıkılabileceği hatırlatılmalıdır. İnsanların ancak sorunlarını çöze çöze yükseldikleri de bilinmelidir. Sorunlar olmasaydı başarı da olamayacaktı. Çözürnleııen sorua hayat yolunda atıluuş bir adımdır. Yaşamak mücadele etmektir. Mutluluk da bu mücadele de
başarılı olabilmektir. Tabiat böyledir, örneğin bir kedi düşünülebilir, akşama kadar bir tek karnını doyurabilmek için nice kapılar çaLmakta, nice özveride bulunmak durumundadır, güçsüz-ler giderek erir gider, yok olur. Hayatta güçlüler kalır. Güçlü olmanın yolu da çalışmaktan geçer. Çalışma, çalışma ahşkanhığını kazanana kadar zordur. Bu alışkanlık kazanıldıktan sonra, artık bir zevktir. Nice ünlüler ortaya bir eser çıkarayım diye değil, ancak kendilerini tatmin etmek için, sevdikleri için eserleı~İ üzerlerine eğilmiş ve ürünler vermişlerdir. Yazarlar da buna dahildir. Öğrenci görevleri arasında iyi bir yargıya varabilmelidir. Okulda öğrencinin ilk görevi derslerinde çok başarılı olmak olnıalidır. Hedefi sınıfının emsallerinin en iyisi olabilmek olmalıdır. Hedef büyük tutulmalıdır. Öğrenci dinlenme zamanlarını bir başka işle değerlendirirse daha başarılı olacağını bilmelidir. Boş zaman faaliyetlerinin önemi, örneğin matematikten yorulan ÇOCUğUn resim yapması, müzikle uğraşması gibi. Öğrenci bu yola kendisini kanalize ederse, çevresinde kendisine her yönden yardım edecek anne, baba, kardeş, öğretmen vd. kolayhkla bulabileçektir. Kendisini yetiştirmek isteyen, çalışkan öğrenciye yardım etmek isteyen doğal olarak çok çıkacaktır. Tabii tabiatta bunun aksi de mümkündür. Fakat ortalama olarak hayata atılmamış, henüz lise çağlarında bir çocuk için birincisi daha geçerli olacaktır, yani çalışması, bilmediğini sorması halinde yardımcı bulabilecektir etrafında. Ancak hayata atılınca, menfaat çatışmaları olduğunda, bu durum yine doğal olarak değişebilecektir, o taktirde de birey, güçlü olan yaşayacağından, kendisini güçlü bir şahsiyetle ve mücadele ruhuyla yetiştirdiği oranda etkin olabilecektir.
Insan yaptığı hatalarla tecrübe sahibi olur fakat bu hatalar ne kadar erken olursa kar o nisbette fazladır. Bu durum öğrenciye iyi bir şekilde anlatılabilmelidir. Öğrenci (genç) hata yaptıjı zaman bu geFçe.ği hatırlamahdır:
Bilgi bizim en büyük yardımcımızdır. (Sokrat)
Yarım bilgi cehaletten daha fenadır bin yarım adam bir tam adam değfldiı
Gençliğe üç öğüciüm var. Çalış, çalış, çalış. (Bismark)
Çalışmak hayatın en önemli bir şartıdır, insanlık refaha anirak bıeırrnla şa*~Htr4Yoitaire)
Çalışmak hayat, düşünmek ışıktır. (Victor Hugo)
1 7~
Düşünmeden öğrenmek, kaybedllmiş demektir. (Konfüçyüz) Bu söz üzerinde kısaca durabiliriz. Öğrenmeden sınıf geçmek isteyenler, ezberciler, yahutta hileli yollarda (kopye vs) iyi not almak isteyenler bu sözden gerekli dersi alabilmelidirler.
Izdırap çekmeyen deha olamaz. Çalışmak günü kısaltır, ömrü uzatır. Paslanacağımıza yıpranalım.
Sonuç olarak 3. bunalım çağı gençlere şunları söylemek mumkundur:
Derslerinizde sınıfın birincisi olmaya çalışmak hedefiniz olmalıdır. Yabancı dil öğrenimine ayrı bir önem veriniz. MuasırIaşrrıak, batının biliminden yeterince yararlanmak ve kendi iş ve meslek alanınızda daha rahat etmek için buna ihtiyacınız olacaktır. Planlı çalışın. Mutluluğu çalışmakta ve öğrenmekte ara-yin. Çeşitli sosyal uyum güçlüklerinizde vd rehberlik servisinize başvururıuz. Yoksa yakın bulduğunuz öğretmenlerirıize açılabilirsiniz, tabii anne, baba ve diğer sosyal çevre bireyleriniz de bu konuda size yardım edebilirler. Okumanın en iyi arkadaş olduğunu daima hatırlayınız. “Hayat insanı çok dağıtıyor, ancak okuyarak kendimi toparlıyabiliyorum” (Goethe) sözünden yararlanınız. Meslek seçimini ne kadar erken yapabilirseııiz kendinizi o alanda daha şimdiden yetiştirmeye çalışabilirsiniz. İdeale giden yolda benim için zor denen mefhum asla varit değildir diyebilirseniz güç kazanırsınız. ~Hiç yorulmamak üzere yürümeye karar verenler asla yorulmazlar.” (Atatürk)
Bütün bu konuları 3. bunalım döneminde olan gençlere, anne, baba, çocuğun yakın sosyal çevre bireyleri, başta öğretmen ve ilgili uzmanlar fırsat koliayarak (inceden ta! eğitim) anlatmalı ve onlarda uygun davranışların ve yöneltilerin temininde hizmet etmelidirler. Son kurtuluş buhranında olan çocukların bunlara ihtiyacı vardır. Okul rehberlik hizmetleri ve yurt ölçüsünde bu alanda rehberlik ve araştırma merkezlerinin vd bulunmasının gereği buradan doğmaktadır. Bu hizmetler haliyle günün şartlarına göre reorganize edilerek etkinlikleri artırılmalıdır.
Yorumlar